Aile terbiyesinde çok ciddi manada ve sarahatla, aile reisine manevî mes'uliyetler yükleyen bir âyette de şöyle buyuruluyor:
« (66:6) يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَاراً
Ey o bütün iman edenler! Kendilerinizi ve ehillerinizi ateşten koruyun. Cehennem ateşine sürüklenmelerine sebeb olacak fitne ve isyandan koruyarak Allah'ın emirlerine taate sevkedin. Çünki aile sahibi kendinden mes'ul olduğu gibi, ailesinden de mes'uldür...
Ebu Hayyan'ın kaydettiği vech ile Hz. Ömer “Ya Resulallah! Nefislerimizi vikaye ederiz fakat ehillerimizi nasıl vikaye edebiliriz?” demişti. Resulullah şöyle buyurdu:
“Allah'ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyedersiniz ve Allah'ın size emrettiği şeyleri onlara emreylersiniz. İşte o, onları vikaye olur.” ...Evlad ehilde dâhildir.» (E.T. 5122-5123)
Kur'anda (31:13-19) âyetleri, Hz. Lokman'ın oğluna nasihatlarını beyan eder ki; bu âyetler incelendiğinde, müslüman ebeveynin evlatlarına yapması gereken en mühim ders, nasihat ve terbiye şeklinin nazara verildiği anlaşılır. Âyette “Lokman oğluna va'z ederken” tabiri geçmektedir. «Ragıb'ın beyanına göre “va’z”, tahvife (korkutmaya) mukarin bir zecirdir. İmam-ı Halil ise, kalbi inceltecek (duygulandıracak) vech ile hayrı hatırlatmaktır, ki (bu) daha güzeldir.» (E.T. 3843)
Buna göre nasihat ve terbiyede evvela taltif ve iyi muamele, lüzumunda da mevcut duruma münasib korkutma ve tecziye vardır. Tecziyenin de derecelerinin bulunduğu unutulmamalıdır. Hatasını gereğinde değişik bir tonla söylemek bir ceza olduğu gibi; bir bakış, bir memnuniyetsizlik tavrı da bir cezadır. Sevdiği bir şeyden belli bir süre mahrumiyet de bir cezadır. Maddî bir ceza, ilk tatbik edilecek bir ceza değildir. Cezada da tedriç vardır.