“Bu zamanda aile hayatının ve dünyevî ve uhrevi saadetinin ve kadınlarda ulvi seciyelerin inkişafının sebebi, yalnız daire-i şeriattaki âdâb-ı İslâmiyetle olabilir. Şimdi aile hayatında en mühim nokta budur ki, kadın, kocasında fenalık ve sadakatsizlik görse, o da kocasının inadına kadının vazife-i ailevîsi olan sadakat ve emniyeti bozsa, aynen askerîdeki itaatın bozulması gibi, o aile hayatının fabrikası zir ü zeber olur. Belki o kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslaha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın.
Yoksa o da, kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeğe ve sevdirmeğe çalışsa her cihetle zarar eder. Çünkü hakiki sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür. Çünkü namahremlerin nazarından fıtratı korkar, sıkılır, çekilir. Namahrem yirmi erkeğin onsekizinin nazarından istiskal eder. Erkek ise, namahrem yüz kadından ancak birisinden istiskal eder, bakmasından sıkılır. Kadın o cihette azap çektiği gibi, sadakatsızlık ittihamı altına girer, za’fiyetiyle beraber, hukukunu muhafaza edemez.
Bahtiyardır o adam ki, Refika-i edebiyesini kaybetmemek için saliha zevcesini taklit eder, o da salih olur.
Hem bahtiyardır o kadın ki,Kocasını mütedeyyin görür, ebedî dostunu ve arkadaşını kaybetmemek için o da tam mütedeyyin olur, saadet-i dünyeviyesi içinde saadet-i uhreviyesini kazanır.
Bedbahttır o adam ki, sefahate girmiş zevcesine ittiba eder, vaz geçirmeye çalışmaz, kendisi de iştirak eder.
Bedbahttır o kadın ki zevcesininin fıskına bakar, onu başka bir surette taklit eder.
Veyl o zevc ve zevceye ki, birbirini ateşe atmakta yardım eder. Yani medeniyet fanteziyelerine birbirini teşvik eder.” (Lem’alar sh: 202)
Dünyada iki kere evlenen bir kadının ahirette hangi kocasıyla beraber olacağını soran sahabeye Peygamberimiz (A.S.M.) “Güzel ahlâklısı kocası olur” cevabını verdi. (Diyanet İ. B. Yayınlarından seçme hadisler 1. Kitap, 10. Hadis). Bu rivayetten anlaşılıyor k, diyanetçe küfüv olanlar ahrette beraberdirler.
«Aklı başında olan bir adam refikasına muhabbetini ve sevgisini beş on senelik fani ve zahiri hüsn-ü cemaline bina etmez. Belki kadınların hüsn-ü cemalinin en güzeli ve daimisi, onun şefkatine ve kadınlığa mahsus hüsn-ü siretine sevgisini bina etmeli. Tâ ki, o biçare ihtiyarladıkça, kocasının muhabbeti ona devam etsin.
Çünkü onun refikası, yalnız dünya hayatındaki muvakkat bir yardımcı refika değil, belki hayat-ı ebediyesinde ebedî ve sevimli bir refika-i hayat olduğundan, ihtiyarladıkça daha ziyade hürmet ve merhamet ile birbirine muhabbet etmek lazım geliyor.
Şimdiki terbiye-i medeniye perdesi altındaki hayvancasına muvakkat bir refakattan sonra ebedî bir müfarakata maruz kalan o aile hayatı esasıyla bozuluyor.» (Lem’alar sh: 201)