BeBeKLi NuR SiTeSi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

BeBeKLi NuR SiTeSi

Bir BeBeK KaDaR MaSuM
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
EN SON PAYLAŞILAN KONULAR
Konu Yazan GöndermeTarihi
Cuma Haz. 04, 2010 12:47 am
Ptsi Şub. 02, 2009 2:00 pm
Ptsi Şub. 02, 2009 12:53 pm
Paz Şub. 01, 2009 5:08 pm
Paz Şub. 01, 2009 2:37 pm
C.tesi Ocak 31, 2009 6:46 pm
C.tesi Ocak 31, 2009 6:44 pm
C.tesi Ocak 31, 2009 6:41 pm
C.tesi Ocak 31, 2009 5:38 pm
C.tesi Ocak 31, 2009 11:59 am
Cuma Ocak 30, 2009 1:19 pm
Cuma Ocak 30, 2009 10:47 am
Perş. Ocak 29, 2009 11:39 pm
Perş. Ocak 29, 2009 6:39 pm
Perş. Ocak 29, 2009 5:04 pm
Perş. Ocak 29, 2009 4:59 pm
Perş. Ocak 29, 2009 4:25 pm
Perş. Ocak 29, 2009 12:42 pm
Perş. Ocak 29, 2009 12:36 pm
Perş. Ocak 29, 2009 12:34 pm

 

 Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ToMuRCuK
Admin
Admin
ToMuRCuK


Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 54

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Empty
MesajKonu: Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?   Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 7:25 pm

“S- Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?

C- En büyük hizmeti, adem-i hizmetidir. En büyük hareketi, hareketsizliğidir. Çünki buradaki hâkim olan kuvvet-i ecnebiye, lehinde olmayan herbir hareketi boğuyor. Hareket edenleri gördük, mukaddes câmilerde gâvurlara dua ettirildi ve mücahidlerin cevaz-ı katline fetva verdirildi. İşte Dâr-ül Hikmet, bu fırtına içinde âlet ettirilmedi. En büyük mani olan ecnebi kuvvet, bütün kuvvetiyle ahlâksızlığı himaye ve teşci' ediyordu.” (Sünuhat Tuluat İşarat sh: 88)

İşte bu mütecaviz ve beyn-el milel hâkim cereyanların ve gizli münafıkların tasallutlarını durdurabilmek, İttihad-ı İslâm’ın varlığına mütevakkıftır. Yoksa o cereyanlara tavizkâr bakmak ve yaklaşmakla onlarla uyumlu yaşama gibi anlayışlar yol açılır. Halbuki Bediüzzaman Hazretleri değil firavunlaşmış münafıklara, medinelere dahi yanaşmamayı tavsiye eden ders ve ikazlarında diyor:

“Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünki aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz.” (Mesnevi Nuriye sh: 126)

Bediüzzaman Hazretleri’nin âhirzaman fitnesinin şer cereyanına hitab eden ikaznamesinde aynı mes’eleyi te’yid eden daha şiddetli bir ifadesi de şöyle:

“Altıncı kısım ki, gençlerdir. Onların iyilerine karşı ciddî uhuvvetimiz var. Senin gibi mülhidlere karşı hiçbir cihetle dostluğumuz yok!” (Mektubat sh: 423)

“Bu âyet يَضُرُّكُمْ مَنْ ضَلَّ اِذَا اهْتَدَيْتُمْ لاَ ve usûl-ü İslâmiyenin ehemmiyetli bir düsturu olan اَلرَّاضِى بِالضَّرَرِ لاَ يُنْظَرُ لَهُ Yani: "Başkasının dalaleti sizin hidayetinize zarar etmez. Sizler lüzumsuz onların dalaletleriyle meşgul olmazsanız." Düsturun manası: "Zarara kendi razı olanın lehinde bakılmaz. Ona şefkat edip acınmaz." Madem bu âyet ve bu düstur bizi, zarara bilerek razı olanlara acımaktan men'ediyor; biz de bütün kuvvetimiz ve merakımızla vaktimizi kudsî vazifeye hasretmeliyiz.” (Emirdağ Lâhikası-l sh:44)

Şefkat tokatları bahsinde ibret için nazara verilen şu hâdise de dikkat çekicidir:

“Üstadımın en mühim bir düsturu olan iktisada ve kanaata riayet etmediğimden fakr-ı hale maruzum. Hodbin, mağrur insanlarla ihtilata mecbur olduğumdan -Cenab-ı Hak afvetsin- mürüvvetkârane bir surette riyaya ve tabasbusa da mecbur oluyordum. Üstadım çok defa beni ikaz ve ihtar ve tekdir ediyordu. Maatteessüf kendimi kurtaramıyordum. Halbuki Kur'an-ı Hakîm'in ruh-u hizmetine zıd olan bu vaziyetimden şeytan-ı cinnî ve insî istifade etmekle beraber hizmetimize de bir soğukluk, bir fütur veriyordu.İşte ben bu kusuruma karşı şiddetli, fakat inşâallah şefkatli bir tokat yedim. Şübhemiz kalmadı ki; bu tokat, o kusura binaen gelmiş. O tokat da şudur: Sekiz senedir ben, Üstadımın hem muhatabı, hem müsevvidi, hem mübeyyizi olduğum halde, sekiz ay kadar nurlardan istifade edemedim. Bu hale hayret ettik. Ben de ve Üstadım da "Bu neden böyle oluyor?" diye esbab arıyorduk. Şimdi kat'î kanaatımız geldi ki: O hakaik-i Kur'aniye nurdur, ziyadır. Tasannu, temelluk, tezellül zulmetleriyle birleşemiyor. Onun için bu nurların hakikatlarının meali, benden uzaklaşıyor tarzında bulunarak, bana yabanî görünüyor, yabanî kalıyordu.” (Lem’alar sh:44)

Demek firavunmeşreb kişilerle değil, belki ehl-i dünya ile ihtilat ve mürüvvetkârane yaklaşmak dahi Risale-i Nur’un manevî feyzinden mahrumiyete sebeptir diye bir ikazdır.

Diğer bir ikaz da şöyle:

“Hâfız Ahmed (R.H.) namında bir adamdır. Bu zât, risalelerin yazmasında iki üç sene teşvikkârane bir surette bulunuyordu ve istifade ediyordu. Sonra ehl-i dünya, zaîf bir damarından istifade etti. O şevk zedelendi. Ehl-i dünyaya temas etti. Belki o cihetle ehl-i dünyanın zararını görmesin, hem onlara sözünü geçirsin ve bir nevi mevki kazansın ve dar olan maişetine bir sühulet olsun. İşte hizmet-i Kur'aniyeye o suretle o yüzden gelen fütur ve zarara mukabil iki tokat yedi.” (Lem’alar sh: 45)

Ehl-i dünyaya yanaşmayan Bediüzzaman Hazretleri bunun bir sebebini şöyle açıklar:

“Bana karşı ehl-i dünyanın verdikleri sıkıntı, siyaset için değil; çünki onlar da bilirler ki, siyasete karışmıyorum, siyasetten kaçıyorum. Belki bilerek veya bilmeyerek zındıka hesabına, benim dine merbutiyetimden beni tazib ediyorlar. Öyle ise onlara müracaat etmek, dinden pişmanlık göstermek ve meslek-i zındıkayı okşamak demektir.” (Mektubat sh: 74)

İşte Risale-i Nur'da bunun gibi pek çok beyanlar gösteriyor ki, şer cereyanına karşı menfi hareketlere gir­memekle beraber hizmet-i diniyede onlara karşı vakarı ve istiğnayı muhafaza etmek gerektir. Ancak şu kadar var ki; dine ve din ehline karşı mütecaviz olmayıp ve münafıklık yapmayan münsif bazı gayr-ı müslimlere ihtilatsız bir tarzda ve İslâm'a yanaşmaları için mürüvvetkârlık caiz olur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bebeklinursitesi.hareketforum.com
ToMuRCuK
Admin
Admin
ToMuRCuK


Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 54

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Empty
MesajKonu: Geri: Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?   Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 7:26 pm

SUAL: İman hizmetini cemiyetin her tarafına yaymak için içtimaî müesseselere ve kanunî ve resmî faaliyetlere el atmak gerekiyor şeklindeki anlayış ve hareketlere ne dersiniz?

CEVAP: Bu derlemenin çok yerleri bu sualin cevabı­dır. Fakat mütemmim olarak şu beyan ve ikazlar da mü­kemmel cevabdır. Şöyle ki, Bediüzzaman Hazretleri diyor:“Risale-i Nur'un mesleği, sair tarîkatlar, meslekler gibi mağlub olmayarak belki galebe ede­rek pek çok muannidleri imana getirmesi; pek çok hâdisatın şehadetiyle, bu asırda bir mu'cize-i ma­neviye-i Kur'aniye olduğıınu isbat eder. O daireninharicinde, ekseriyetle bu memlekette bu hususî ve cüz'î ve yalnız şahsî hizmet; veya mağlubane perde altında veya bid'alara müsamaha sure­tinde ve tevilat ile bir nevi tahrifat içinde hizmet-i diniye tam olamaz diye, hâdisat bize kanaat vermiş.” (Emirdağ Lâhikası-l sh:63)

Bu mektubda dinî hizmet çeşitleri ana hatları ile şöyle tasnif edildi.Hususi, cüz'î ve şahsî hizmet, Mağlubane, perde altında,Bid'alara müsamaha suretinde, Te'vilat ile ve bir nevi tahrifatla hizmetşekilleri olmak üzere dört sınıf hizmet şekli gösterilmiş ve beğenilmemiş ve tavizsiz, kahramanane ve galibane yü­rüyen hizmet-i Nuriye bid'alara karşı en müessir çare ol­duğu nazara verilmiştir. Zira hâkim cereyanların hükmettiği şartlar içinde resmiyete giren faaliyetleri ya kendine çeker veya boğar.Mes'elemizi, yani hizmet-i diniyede taviz vermemek düsturunu te'yid eden ve 1950'den sonra yazılan şu mektub da şayan-ı dikkattir:

“Üstadımız diyor ki: Mahkemelerin te'hirinde hayır var. Şimdiye kadar Nur'a ve Nurculara veri­len zahmetler, rahmetlere döıimesi gösteriyor ki; bu te'hirde de hayırlar var ki, birisi bu olmak ihti­mali var:Hariç âlem-i İslâm'da Nur'un ehemmiyetli tesire başlaması ve inkişaf ve intişarı ve buranın siyasîleri Avrupa'ya bir rüşvet olarak bir derece Avrupalaşmak meylini göstermesi, hariçte zannedilmekle mahkemelerce Nur'un serbestiyet-i tâmmesi için karar vermek, hariç âlem-i İslâm'da Nurların hakikî ihlasına böyle bir şübhe gelecekti ki; ya Nurcular riyakârlığa mecbur olmuşlar veyahut böyle medenîleşmek fikrinde olanlara ilişmiyorlar, za'f gösteriyorlar diye Nur'un kıymetine büyük zarar olduğu için bu te'hir o evhamları izale eder. Ve isbat ediyor ki: Otuz seneden beri İslâmiyetin şiarına muhalif şeylere baş eğmiyorlar.” (Emirdağ Lâhikası-ll sh:107)

Risale-i Nur’un haslar dairesindeki bu merdane, takvadarane ve bid’alardan uzak duran ve nümune-i imtisal olan mesleğini sarahatla beyan eden Hazret-i Üstad’ın şu ifadeleri de şayan-ı ibrettir.“Hâdisat-ı zamaniye bahanesiyle Vehhabîlik ve Melâmîliğin bir nev'ine zemin ihzar etmek tarzında, bazı ruhsat-ı şer'iyeyi perde yapıp eserler yazılmış. Risale-i Nur gerçi umuma teşmil suretiyle değil; fakat her halde hakikat-ı İslâmiyenin içinde cereyan edip gelen esas-ı velayet ve esas-ı takva ve esas-ı azimet ve esasat-ı Sünnet-i Seniye gibi ince fakat ehemmiyetli esasları muhafaza etmek, bir vazife-i asliyesidir. Sevk-i zaruretle, hâdisatın fetvalarıyla onlar terkedilmez.” (Kastamonu Lâhikası sh: 77)

“Bu zamanda tahribat ve menfî cereyan dehşetlendiği için, takva bu tahribata karşı en büyük esastır. ......Risale-i Nur şakirdlerinin bu zamanda en mühim vazifeleri, tahribata ve günahlara karşı takvayı esas tutup davranmak gerektir.” (Kastamonu Lâhikası sh: 148)

Görüldüğü üzere bilhassa Risale-i Nur'un haslar da­iresi, bid'alara bulaşarak hizmet-i Nuriye namına bir hareket tarzına girmesine yol açık değildir. Ancak Nurculuk hareketi namına olmamak şartıyla geniş dairenin bid'aların bulaştığı yerlerinde olanlar, Kastamonu Lâhikası'nın 96. sahifesin­deki mektubda şart koşulan sadakat, hizmet, takva ve içti­nab-ı kebair kelimelerinde kasdolunan manaya ve hükme riayet ederek çalışmak ve hizmet etmek isteyenlere bu mektubdaki şartlarla çıkış yolları gösterilmiş oluyor.Malûmdur ki, böyle dinî mes'elelerde beşerî anlayış ve mülahazalar değer taşımaz ve hükme merci ve medar olamaz. Kitaba ittiba etmek esastır.

Esasen Risale-i Nur Külliyatında rivayetlere istina­den sarahatla ve tekraren kaydedildiği üzere, ahirzaman fit­nesinin geniş çapta ve içtimaî sahada ıslah ve izalesi baş taraflardaki paragraflarda beyan edildiği üzere ancak hilafetin saltanatıyla olacağı sarih olduğundan ondan önceki içtimaî çalışmalar iman hizmetiyle beraber Ittihad-ı İslâm'a kuvvet vermek şeklinde olmalıdır. Zira bid'atsız, tavizsiz olacak geniş daire faaliyetleri, bid'atları kaldırıp şeairi ihya edecek olan İttihad-ı İslâma istinad eder.

İslâm dünyasının güçlenmesine münafıkane ve baha­neler altında mani' olan gizli şer cereyanı, İslâmî faaliyetleri hassasiyetle takib eder. Bunun için ihtilaf ve tarafgirliklerle ve meslek taassubları ile Ittihad-ı İslâm'a zarar vermemek ve ittihad-ı Islâma kuvvet vermek, herkesin ve hassaten geniş daire mensublarının birinci vazifesidir. Bediüzzaman Hazretleri bu hakikatı şöyle ilân etmiştir:

“Bu zamanın en büyük farz vazifesi, itti­had-ı İslâmdır.” (Hutbe-i Şamiye sh: 90)

“Bu dehşetli tahrib edicilere karşı, ancak ve an­cak hakikat-ı Kur'aniye etrafında ittihad-ı İslâm dayanabilir. Ve beşeri bu tehlikeden kurtarmağa vesile olduğu gibi, bu vatanı istila-yı ecanibden ve bu milleti anarşilikten kurtaracak yalnız odur.” (Emirdağ Lâhikası-ll sh:24)

“Cemahir-i Müttefika-i İslâmiye'nin kudsî ka­nun-u esasiyelerinin menbaı olan Kur'an-ı Hakîm, istikbale tam hâkim olup beşeriyete tam bir bayramı getireceğine çok emareler var.” (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 76)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bebeklinursitesi.hareketforum.com
ToMuRCuK
Admin
Admin
ToMuRCuK


Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 54

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Empty
MesajKonu: Geri: Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?   Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 7:26 pm

“Şimdilik Asya ve Afrika'da inkişafa başlayan ve dörtyüz milyon Müslüman'ı birbirine kardeş ve maddî ve manevî yardımcı yapan İttihad-ı İslâm'ın, yeni teşekkül eden İslâmî devletlerde te'sise baş­lamasının ve Kur'an-ı Hakîm'in kudsî kanunları­nın o yeni İslâmî devletlerin kanun-u esasîsi olma­sından dolayı büyük bayram-ı İslâmiyeyi tebrik... ediyoruz.” (Emirdağ Lâhikası-ll sh:101)

Şu halde Risale-i Nur'da gösterilen usul-ü şer'iyeye ittiba ile ittihada kuvvet vermek yani esasat-ı şer'iyeyi ve desatir-i Nuriyeyi incitmemek ve meşru dairede olmak şartıyla ve bi­rinci iman hizmetine ve ehline yardımcı olmak ve onların nazarını geniş dairelere çevirmemek kaydıyla geniş daire faaliyetleri tasvib görebilir. Yoksa Risale-i Nur'un müteferrik yerlerinde tekraren nazara verilen mezkûr manadaki ders ve düsturlarını nazara almadan ve dar ve geniş daire ça­lışmalarını birbirine karıştırıp ve "zihniyet-i inhisar hubb-u nefisten gelir." (S:719) ikazına aykırı olarak hizmetle­rin hepsini kendi tasarrufunda görmek, sebeb-i ihtilaftır ve vazife taksimi düsturuna aykırıdır. Yapılan çalışmaların verdiği kâr, zararından çok olmalı ve ibadet sayılmalıdır. Evet ihlâs ve sadakatın mahiyeti olan; "emredildiği için ve emredildiği gibi çalışmak"la yapılan hizmet ibadet sayılır. Aksi halde manevî makbuliyeti ve keyfiyeti kazanmaz. As­rımızda ekser insanların nokta-i nazarı, zahirî şa'şaa ve kemmiyettir.

Evet asrın bozuk cemiyeti içinde yürüyen cemaatler, İslâm zaferi davasında "hubb-u nefisten gelen zihniyet-i in­hisar" anlayışına girmemeli, belki bütün dini cemaatler, di­nin esasatında; herbir cemaat da kendi meslek esaslarında birleşme düsturunu ciddî telkinlerle yaygınlaştırıp cemaatî taassub ve tarafgirliğini bertaraf etmek ve sarih beyanların getirdiği'esasattan inhirafla birleşme ve tasvib görme imkâ­nını kapamamaları zaruridir. Zira meslek yapısının esasla­rında yapılan inhirafta ısrar edenleri tasvib eden de mes'ul olacağından, uzak durmaya mecbur kalır. Böylece ittihadın imkânı kalkar.

SUAL: O gelecek devrelerde Risale-i Nur proğ­ram yapılacağı sözünü ele alarak "O proğramı biz daha iyi yaparız. O devrede bu proğram hazır bulunmalıdır. Sonra gelenler Risale-i Nur'u bizim seviyede isabetli anlayamazlar" gibi anlayışlar ortaya atılıyor ve kitablar yazılıyor. Bu tarz anlayış ve hareketler doğru mudur?

CEVAP: Bu üç vazifenin manevî ve ilmî ciheti, üç ayrı ihtisas heyetlerine dayanır. En birinci vazife olan iman hiz­meti, daha önce geçtiği gibi haslar dairesine istinad eder ve Risale-i Nur'un zuhurundan başlayıp kıyamete kadar de­vam eder. lkinci ve Üçüncü vazifeler ise İttihad-ı Islâm bün­yesinde ve mümessiliği olan zâtın temsilciliğinde hem ihtisas hey'etleri hem ordular kuvvetiyle icra olunur.Bediüzzaman Hazretleri diyor:

“Bu zaman hem iman ve din için, hem hayat-ı içtimaiye ve şeriat için, hem hukuk-u âmme ve si­yaset-i İslâmiye için, gayet ehemmiyetli birer mü­ceddid ister. Fakat en ehemmiyetlisi, hakaik-ı imaniyeyi muhafaza noktasında tecdid vazifesi, en mukaddes ve en büyüğüdür.” (Kastamonu Lâhikası sh: 189)

“Bu ifadede üç ihtisas heyeti nazara verilir. Birinci vazife devam ediyor. İkinci ve üçüncü vazifelerin ihtisas he­yetleri Risale-i Nur'daki küllî kaideler ve ilmî kanunlar ve nokta-i nazarlarıyla o zamanda mevcud cemiyetin duru­muna bakıp içtimai, hukukî ve siyasî proğramı ve mesail-i fer'iyeyi tesbit ederler. Çünki; "Ahkâm-ı şer'iyenin tefer­ruat kısmı ahval-i beşeriyeye bakar, ona göre gelir, ilaç olur.” (Sözler sh: 485)

Bu kaideye göre; o devre gelmeden, cemiyetin ahval ve şartlarını görmeden ve çok inceleşmiş ve genişlemiş ilimlerin ihtisas heyetlerinin ihata-i ilmiyesini gerektiren vazi­felere şimdiden el atılması ve gelecek devrenin proğramını hazırlıyoruz diye kitablar yazması usûl ve ihtisas şartlarına uygun düşmez. Hem böyle hareketle de birinci iman hizme­tine çok ihtimam göstermek zarureti varken; nazarları geniş daireye çevirmekle, asıl vazifenin zayıflamasına vesile olu­nur.Bediüzzaman Hazretleri bu ihtisas heyetinin lüzu­munu siyasî iktidarlara atfen şöyle nazara verir:

“Zaman-ı sâbıkta revabıt-ı içtima ve levazım-ı taayyüş ve fevaid-i medeniyet o kadar tekessür ve teşa'ub etmediğinden, bazı kalil adamların fikri, devletin idaresine yarı kâfi gibi idi. Amma bu za­manda revabit-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levazım-ı taayyüş o derece taaddüd etmiş ve seme­rat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb'usan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer'î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr o devleti taşıyabilir. Ve idare ve terbiye edebilir.” (Divan-ı Harbi Örfi sh: 78)

Yine Bediüzzaman Hazretleri aynı mevzuda ve Os­manlı Devleti'nin son devresinde ve yine siyasî iktidarlara hitaben yazdığı ikaznamesinde diyor:“Sadaret üç mühim şûraya bizzât istinad ediyor, yine kifayet etmiyor. Halbuki böyle inceleşmiş ve çoğalmış münasebat içinde, içtihadattaki müd­hiş fevza, efkâr-ı İslâmiyedeki teşettüt, fasid medeniyetin tedahülüyle ahlâktaki müdhiş te­denni ile beraber, Meşihat cenahı bir şahsın iç­tihadına terkedilmiş.

Ferd tesirat-ı hariciyeye karşı daha az mukavimdir. Tesirat-ı hariciyeye kapılmakla, çok ahkâm-ı diniye feda edildi.Hem nasıl oluyor ki, umûrun besateti ve taklid ve teslim câri olduğu zamanda, velev ki inti­ intizamsız olsun, yine Meşihat bir şûraya, lâakal Kadıaskerler gibi mühim şahsiyetlere istinad ederdi. Şimdi iş besatetten çıkmış, taklid ve ittiba gevşemiş olduğu halde, bir şahıs nasıl kifayet eder.

Zaman gösterdi ki, hilafeti temsil eden şu Meşihat-ı İslâmiye, yalnız İstanbul ve Osmanlılara mahsus değildir. Umum İslâma şamil bir müessese-i celiledir. Bu sönük vaziyetle, değil koca âlem-i İslâmın, belki yalnız İstanbul'un irşadına da kâfi gelmiyor. Öyle ise, bu mevki öyle bir vaziyete getirilmelidir ki, âlem-i İslâm ona itimad edebilsin. Hem menba', hem ma'kes vaziyetini alsın. Âlem-i İslâma karşı vazife-i diniyesini hakkıyla îfa edebilsin.

Eski zamanda değiliz. Eskiden hâkim bir şahs-ı vâhid idi. O hâkimin müftüsü de, onun gibi münferid bir şahıs olabilirdi. Onun fikrini tashih ve ta'dil ederdi. Şimdi ise, zaman cemaat zamanıdır. Hâkim, ruh-u cemaatten çıkmış az mütehassis, sağırca, metin bir şahs-ı manevîdir ki, şûralar o ruhu temsil eder.” (Sünuhat Tuluat İşarat sh: 32)

Tafsilât için, yayınevimizin neşrettiği İttihad-ı İslâm kitabının “Şûrâ” mes’elesine bakılabilir.

Bediüzzaman Hazretleri bu teklifini Âlem-i İslâm’ın hilafet merkezine de duyurmak istediğini bildirirken der:“Bidayet-i Hürriyette şu fikri jöntürklere teklif ettim, kabul etmediler. Oniki sene sonra tekrar teklif ettim, kabul ettiler. Lâkin meclis feshedildi. Şimdi âlem-i İslâmın mütemerkiz noktasına tekrar arzediyorum.” (Sünuhat Tuluat İşarat sh: 31)

Hem yine Bediüzzaman Hazretleri İttihad-ı İslâm devrelerine atfen:

“Uzak bir istikbalde yapılacak yüksek bir tefsire bir örnek ve bir me'haz olmak üzere o zamanların insanlarına bir yadigâr maksadıyla yaptım.” (İşarat-ül İ’caz sh: 9) dediği İşarat-ül İ’caz eserinin “İfadet-ül Meram başlıklı yazısında ihtisas heyetinin lüzumunu anlatırken diyor:

“Kur'anın ince manalarının ve tefsirlerde dağınık bir surette bulunan mehasininin ve zamanın tecrübesiyle fennin keşfi sayesinde tecelli eden hakikatlarının tesbitiyle, herbiri birkaç fende mütehassıs olmak üzere muhakkikîn-i ülemadan yüksek bir heyetin tedkikatıyla, tahkikatıyla bir tefsirin yapılması lâzımdır. Nitekim kanunî hükümlerin tanzim ve ıttıradı, bir ferdin fikrinden değil, yüksek bir heyetin nazar-ı dikkat ve tedkikatından geçmesi lâzımdır ki, umumî bir emniyeti ve cumhur-u nâsın itimadını kazanmak üzere millete karşı bir kefalet-i zımniye husule gelsin ve icma-ı millet hücceti elde edebilsin.” (İşarat-ül İ’caz sh: Cool
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bebeklinursitesi.hareketforum.com
ToMuRCuK
Admin
Admin
ToMuRCuK


Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 54

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Empty
MesajKonu: Geri: Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?   Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 7:27 pm

Bütün bu ifadelerden anlaşılan şudur ki; zamanımızın şartlarında dar ve geniş dairelerde Risale-i Nur’un talimatına sadakatla ve bid’alara bulaşmamak gayreti içinde daha çok iman hizmetine kuvvet veren faaliyetler esas alınmalıdır.

İşte mezkûr ilmî ihtisas heyetlerini nazara almadan, o gelecek zamanlara proğram hazırlamak düşüncesiyle kitap neş­retmek ve nazarları geniş dairelere çekmek ve böylece en ehemmiyetli vazife olan hâlis iman hizmetine karşı alâkaları zayıflatmak caiz değildir ve mezkûr beyanlarla nazara veri­len hareket tarzına ters düşer.

SUAL: Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nurlarda tekraren yazdığı siyasetten uzak durma, içtimaî mes'elelere bulaşmama gibi ders ve ikazların büyük kısmını 1930'lu, 1940'lı yıllarda yazmıştır. Bu tavsiye ve dersler, daha sonraları değişen şartlar içinde de geçerli midirler? Hizmet tarzını, değişen şartlara göre değiştirmek gerekmez mi?

CEVAP: Risale-i Nur'da hakaik, desatir ve hiz­met faaliyetlerini icra etmek olarak başlıca üç husus vardır. Bunların bitinmesi ve bunlara riayet edilmesi esastır ve şarttır. Şöyle ki:

Risale-i Nur'da sarih beyanlara istinad eden hakaik-i Kur'aniye ve desatir-i Nuriye, Külliyat-ı Nur'da aynı sa­rahatla aleyhte bir hüküm tebeyyün etmedikçe o sarih mana ve hükümler, Risale-i Nur mesleğinde müsellemat ve esa­satı teşkil ederler ve onlara tasarruf edilemez, sabit ve daimîdirler.Subutiyetleri sarahat derecesinde olmayan bazı hakaik-ı Nuriye ve hizmet düsturları ise, Külliyata müstenid olmak ve onun içinde tahkik etmek şartiyle yapılacak meşveret-i şer'iye ile (*) o hakaik ve desatirin tayin ve tesbitine çalışılır.

(*) Yani şeriatta hususiyetleri bildirilen meşveretle ki; meşverete katılacak kişilerin meşveret edilecek mes'ele hakkında mütehâssıs ve ehil, amelen müstakim ve emin olması ve meşverete alınacak mes'elenin de hükmü kitabda sarih beyanlarla kat’iyyet kesbetmiş olmaması şarttır.

Bediüzzaman Hazretleri diyor:

“Ahkâm ve hukuk ise, zaten tebeddül etmez. Tatbikat ve tercihattır ki, meşverete ihtiyaç gösterir.” (Asar-ı Bediyye sh: 417)

Ehil olmayanların meşverete alınmamasına bakan bir cümle de şöyledir:

“Risale-i Nur'un erkânlarında ve haslardaki esrar ve nazik tedbirlere, onları teşrik etmemek gerektir.” (Kastamonu L. sh: 248)

Meşvereti erkân ve haslara tahsis eden birkaç kısa cümleler de şöyle:

“Nur hakkında söz sahibi Medreset-üz Zehra erkânlarının tensibine havale etmek...” (Emirdağ L.-II sh: 46)

Hizmet faaliyeti ve tatbikatının meselelerinde ise, değişen şartlar müvacehesinde ve maslahatlara göre yapı­lacak şer'i meşverette ekseriyetçe alınan karar esas alınır.

Eğer Risale-i Nur'daki sarih beyanların neticesi olan ve esas teşkil eden düsturların, değişen şartlar sebebiyle deği­şebileceği kabul edilirse, bağlayıcı hiçbir esasın var olması imkânı kalmaz. Bunun neticesi ortaya çıkacak mütezat an­layışların getireceği tefrika ve gruplaşmalar giderek artar. Hem Risale-i Nur'un vehbiliği ve ilhami vasfı, kesbi ilmin ve beşerî anlayışın rengine girer ve böylece asliyetini kaybe­der. Hz. Üstad, böyle bir yolun açılmasını önleyici mânâda ve Risale-i Nur'u, deha-i a'zam derecesindeki şahsî ilmin­den dahi âli tutarak diyor ki:

“Ben Kur'an-ı Hakîm'in sırf bir hizmetkârıyım, o mukaddes dükkânın bir dellâlıyım. Şahsî dükkâ­nımdaki perişan, ehemmiyetsiz şeyleri satışa çı­karmayacağım ve çıkarmak istemiyorum.” (Barla Lâhikası sh: 269)Demek oluyor ki; Hz. Üstad şahsî dükkânıyla, yani kendi anlayış ve kesbî ilmiyle, vehbî ilmin eseri olan Risale-i Nur'a tasarruf etmiyor ve böylece kendi şahsından bizlere ders veriyor ve şahsî anlayış ve ilminizle yeni hizmet tarzı ve anlayışları getirmeyin diyor.“Bütün Sözlerde konuşan ben değilim. Belki, işarat-ı Kur'aniye namına hakikattır. Hakikat ise hak söyler, doğru konuşur. Eğer yanlış bir şey gör­dünüz, muhakkak biliniz ki: Haberim olmadan fık­rim karışmış, karıştırmış, yanlış etmiş.” (Sözler sh: 651)

“İnsan kusurlardan, nisyandan, sehivden hâlî değil. Benim bilmediğim çok kusurlarım var. Belki de fikrim karışmış, risalelerde hatalar da olmuş.” (Kastamonu Lâhikası sh: 161)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bebeklinursitesi.hareketforum.com
ToMuRCuK
Admin
Admin
ToMuRCuK


Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 54

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Empty
MesajKonu: Geri: Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?   Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 7:27 pm

“Bediüzzaman Hazretleri Kastamonu'da iken, Âyet-ül Kübra namıyla, Cenab-ı Hakk'ın var­lığını, birliğini, kâinattaki mevcudatın lisanlarıyla isbat eden muazzam bir risale yazmıştır.Bu risale için üstadımız, "Kalbe geldiği gibi acele olarak yazdırılmış, birinci müsvedde ile iktifa edilmiştir. Üstad, “Yazdığım vakit irade ve ihtiya­rım ile olmadığını hissettiğimden, kendi fikriınle tanzim veya ıslah etmeyi muvafık görmedim” buyurmuştur” (Tarihçe-i Hayatı sh: 332)

“Evet, mücmel ve mutlak hakaik; biz, zâ­hirî vesile olup çıkıyor. Tanzim ve tasfıye, tasvir ise; kıymettar, muktedir ders arkadaşlarıma aittir. Bazan onlara vekâleten tafsilâta, tanzimata gi­rişiyorum, noksan kalıyor.” (Barla Lâhikası sh: 138)

Burada üstadane bir irşad var ki, mücmel gelen hakaikın tafsilini üstad yapınca noksan kalırsa, talebe o işe aslâ tasarruf etmez demektir. Çok manidar bir ders...Hz.Üstadın buna benzer bir diğer ifadesi de şöyle:

“Hem de ben sünuhat-ı kalbiyemde izahat için tahririnden gelen aczden ve tağyirinden gelen havftan dolayı tasarruf edemiyorum. Ancak kal­bime doğduğu gibi yazıyorum.” (Mesnevî/Tercüme: A.Badıllı sh: 234)

Bunun gibi daha pek çok ifade ve derslerden herbir Nur şakirdi “Dâhî-yi a'zam olan üstadımın ilmi, Risale-i Nu­r'a yani ondaki hakikat ve düsturlara tasarruftan çekinirse, benim Risale-i Nur'a tasarruftan ürkmem gerekir” demelidir ve Hz. Üstad'ın “Risale-i Nur onun her müşkilini halledebilir. Hâlisane, teslimkârane ona çalışsın, onu dinlesin.” (Emirdağ-I sh: 158) tavsiyesine ittibaen Risale-i Nura teslim olmalıdır.

Risale-i Nur'un hizmet tarzına bağlı kalmakla alâ­kalı bir hâtıra:

“Bir gün Galatasaray Lisesi'nde okuyan ve son­radan eczacı olan bir zât ziyarete gelmişti. Ben son anında geldim. Tatsız bir vaziyet vardı. O anda an­layamadım. Onun ayrılmasından sonra Hazret-i Üstad, o anda hizmetinde bulunan kardeşlere çok hiddet etti. “Çocuk bunlar, çocuk olmasa tardede­ceğim, bilmiyorlar. Çocuk bunlar!” dedi. Ben de mes'eleden çok endişeli bir halet-i ruhiyeye girmiş­tim. Bu sırada Üstad hazretleri karyolada oturu­yorlardı. Ben ise yerde ve halının üzerindeydim. Birden bana hitaben şöyle dedi:

“Muhammed kardeşim, sen hakem ol! Ben diyo­rum ki Risale-i Nur'un neşir ve medrese tarzı hiz­metlerinin devam ve inkişafı lazım, bunlar ise başka şeyler, başka hizmetler düşüncesinde!” Ben mes'eleyi "başka hizmetler" tabirinden anlamakla beraber, “Üstadım bizim vazifemiz, Risale-i Nur'un neşri ve medreselerin devamıdır.” deyince Üstad yüksek sesle “Tamam!” diye ifadede bulundu. Ve o hiddet hali akşama doğru hayli hafıfledi. Sonra Muhsin Ağabeye sordum. Gelen kardeşin bizim tarz-ı hizmetimizi pasif telakki etmesi ve orada bazı konuşmaların cereyan etmesi, Üstadın hiddet­lenmesine sebep olmuş.” (Son Şahitler-3 sh: 235)

Bir başka hâtırada da, meslek düsturlarının muha­fazası hakkında Hz. Üstad'ın şu ifadeleri naklediliyor: “Kardeşlerim! Abdülkadir-i Geylanî şimdi gelse ve dese ki: “Said, sen bu şimdiki mesleğinden bir parça taviz versen, milyonlar insanlar kitablarını okuyacak. Fakat öyle yapmazsan, hem bunlardan mahrum kaldığın gibi, hapislerde zulümlerle, ezi­yetlerle cefa çekeceksin... Ben derim ki: “Hâyır Üs­tadım, ben bu zulümlere, işkencelere razıyım. Fa­kat mesleğimden en küçük bir taviz vermem.” diye o üstadıma söyliyeceğim.” (Nurs Yolu sh: 51)

Kur'andan ilhamen alınan hizmet hayatının düsturlarını kenara itip yenilikler getirmenin ne kadar hatalı bir hareket olacağı bedihidir.Risale-i Nur'un hizmet hayatının selâmeti ve düs­turlara bağlı kalmanın devamını temin ve elzemiyetini be­yan ve tebliğ etmek için hazırlanan Hizmet Rehberi'nin Mukaddemesinde, Risale-i Nur'daki hizmet düsturlarının de­ğişmezliği hakkında çok dikkat çekici kayıdlarda deniliyor ki:

“Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Haz­retlerinin meslek ve meşrebine dair Kur'andan ders aldığı çok muazzam bazı hakikatları, hizmet-i imaniyede bulunan Nur Şakirdleri için daima taze­lenen bir dersimiz ve her vakit temessük edece­ğimiz değişmez düsturumuz, maddî manevî her türlü engeller karşısında muvafiakiyete, rıza-yı hahîye îsal edici en ehemmiyetli rehberimiz” (sh: 5) kaydında geçen "değişmez düsturumuz" ifadesiyle yapı­lan kat'î tesbit; ve devamında:

“Üstad Bediüzzaman'ın azamî ihlâs, azamî sadakat ve azamî fedakârlık manasını ihtiva eden, gösteren ve işaret eden mesleğini nazara vermek lâzım gelmektedir. Tâ ki hizmet-i Nuriyede bulu­nacak Kur'an şakirdleri, kıyamete kadar bu düsturlar müvacehesinde hareket etsinler.Muvaffakiyetin ve rıza-yı İlahîye nailiyetin, ancak bu suretle mümkün olacağına kat'î kanaat getir­sinler.” (sh: 6) beyanı içinde geçen “kıyamete kadar bu düsturlar müvacehesinde hareket etsinler” sarih kaydıyla yapılan tahkim; ve yine devamında:

“Dersimizi hakaik-ı Kur'aniye ve envar-ı imaniye hazinesi olan Risale-i Nur'dan aldığımız gibi, birbirimizle manevî münasebet, alâka, uhuv­vet ve muhabbet düsturlarımızı da hep o Risale-i Nur'dan ders alacağız.

Evet bu zamanda, bu dehşetli ve cihanşü­mul hâdiseler hengâmında Kur'an Şakirdleri cüz i ve küllî, ferdî ve içtimaî bütün ders ve ikazlarını Risale-i Nur'la tahsil edeceklerdir.” (sh: Cool diye ar­zedilen tavsiyede zikredilen “düsturlarımızı da hep Risale-i Nur'dan ders alacağız” şeklindeki tasrih; ve mevzumuz olan düsturların değişmezliğini tam sarahata çıkaran yazının sonunda ise:

“Risale-i Nur'daki hakaik, nasılki doğru­dan doğruya feyz-i Kur'andan mülhem hakaik-ı imaniyedir; zaman ve zemine göre değişmez ebedî hakikatlardır. O kudsî hakaikın ders ve taliminde, neşir ve ilânatında da hizmete taalluk eden irşad, ikaz, teşvik ve tergibi tazammun eden şu gelecek mes'eleler de herhalde değişmez dersler ve esa­sattır ki, Nur Talebeleri hayatın ve hizmetin muh­telif saha ve safhalannda onlardan istifade ederler, müşkilatlarını giderirler.” (sh: 9) tavsiyesinin içinde geçen “değişmez dersler ve esasatlar” diyerek gösterilen kat'î hüküm hiç bir te'vile mecal bırakmamıştır.

Zaman ve zemine göre ve bazı hâdise-i cüz'iye sebebiyle Hz. Üstad tarafından yazılan bir kısım mektub­larda gösterilen düsturlar, kaide-i külliye ile umum zaman ve mekanlarda muvafık bir mahiyete sahib oldukları da şöyle ifade ediliyor:

“Risale-i Nur müellifi muazzez Üstadımız, uzun yıllar boyunca hizmet-i Nuriyenin ınuhtelif safhalarında talebeleriyle birlikte maruz bırakıl­dığı çeşitli hallerde, zaman ve zemine münasib ve o hallere muvafık ders ve ikaz ve irşad­larda bulunmuştur.” (sh: Cool
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bebeklinursitesi.hareketforum.com
ToMuRCuK
Admin
Admin
ToMuRCuK


Mesaj Sayısı : 154
Yaş : 54

Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Empty
MesajKonu: Geri: Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?   Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi? Icon_minitimePaz Ocak 25, 2009 7:27 pm

Mezkûr yazıda ifade edilen ve Hz. Üstad'a has olan zaman ve zemine göre yazılan ve yazdırılan ve ortaya konulan düsturların, Hz. Üstad'dan sonra da değişen şart­lara göre başkalarının da yeni hizmet düsturlarını vaz' edebilecekleri manasında anlaşılamaz. Zira böyle bir hare­ket, Risale-i Nur hizmet düsturlarının değişmezliği hakkında mezkûr kat'î hüküm ve beyanlarla tezad teşkil eder. Hem yukarıda da ifade edildiği gibi o mektublar ve düsturlar, Ri­sale-i Nur hizmetinin umum zamanlara bakan değişmez esaslarıdır. Emirdağ Lâhikasında bu hakikat şöyle beyan edilmiştir:

“Evet Risale-i Nur'un te'lifı, zuhuru ve neşri ile beraber hizmet-i Nuriyenin ve ders-i Kur'aniyenin taliminde ve ifasında ve meslek-i Nuriyenin taallümünde ve uzun bir zamandaki hizmetin devamında vâki olacak binler ahval ve hücuma maruz talebelerin cereyanlar karşısında sebat, metanet ve ihlâsla hareketlerinde onlara yol gösterecek, hizmet-i Kur'aniyenin inkişafında sühulete medar olacak ikaz ve ihtarlara elbette ihtiyaç zarurîdir, kat'îdir, bedihîdir.

Hem bu lâhikaların bir kısmı ihtiyaca bi­naen yazılmış ve yazdırılmış ihtarlar olması ve aynı ihtiyacın herzaman tekerrürü melhuz bulun­duğundan, daima müracaat olunacak hikmetleri ve düsturları muhtevidir. Nitekim yüzer vâkıalar, hâdiseler ve mes'elelerde bu ihtiyaç kendini gös­termiştir.” (Emirdağ Lâhikası-I sh: 6)

Yine aynı mevzuda, yani Risale-i Nur'un ve düstur­larının gelecek asırlara da şamil olduğu ve değişen beşeri hayat seyrinde ortaya çıkan ihtiyaçlara karşı yetersiz ve noksan olmadığı şu ifadelerden de anlaşılıyor:“Lillahilhamd Risalet-in Nur bu asrı belki gelen istikbali tenvir edebilir bir mu'cize-i Kur'aniye olduğunu çok tecrübeler ve vakıalar ile körlere de göstermiş; ona ait medh ü senanız tam yerindedir.” (Kastamonu Lâhikası sh: 6)

Diğer bir mektubda Risale-i Nur'un talimatı daire­sinde yapılan hizmet-i imaniyenin ebedî, daimî ve sabit yani değişmez olduğu şöyle ifade edilmiştir:“Madem bu zamanda her şeyin fevkinde hizmet-i imaniye bir kudsî vazifedir; hem kemmi­yet, keyfıyete nisbeten ehemmiyeti azdır; hem mu­vakkat ve mütehavvil siyaset daireleri ebedî, da­imî, sabit hizmet-i imaniyeye nisbeten ehemmi­yetsizdir, mikyas olmaz...Risale-i Nur'un talimatı dairesinde bize bahşettiği feyizli makamlara kanaat etmeliyiz.” (Emirdağ Lâhikası-I sh: 73)

NETİCE

Baştan buraya kadar, Risale-i Nur Külliyatı'nın muhtelif yerlerinde serpilmiş bulunan üç vazifeye ait bahis­leri, mütemmim cüzleri ile beraber mütalaa ettiğimiz zaman ortaya çıkan gerçek şudur ki:

Mezkûr üç vazife, bir şahıs veya bir cemaatte olamaya­cağı gibi, hareket ve hizmet proğramları da, ikinci ve üçüncü vazifelerin mütehassıs heyetleri tarafından yapıla­caktır. Risale-i Nur'da “daireyi genişletir” gibi ifadelerle "gelecek zât" diye tavsif edilen devredeki vazife, ittihad-ı İslâmın teşekkü­lüne vesile olmak ve onu temsil etmek ve Risale-i Nur'u resmî olarak ve neşir vasıtaları ile tebliğ ve tedris etmek gibi hizmetlerdir.

Yine Risale-i Nur'da sarih beyanlarda görüyoruz ki: Nur'un haslar dairesi, kendi sahasında neşr-i envara devam ederek; siyasi, içtimaî sahalardan uzak kalacaktır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://bebeklinursitesi.hareketforum.com
 
Dâr-ül Hikmet-il İslâmiye neden hizmet edemedi?
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Türk Ordusu ve İslam Alemi (TÜRK ORDUSU İSLAM ALEMİNE HİZMET EDECEK )

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
BeBeKLi NuR SiTeSi :: İman Hayat ve Şeriat Ekseni-
Buraya geçin:  
nursungurnur@hotmail.com
Powered by phpBB © phpBB Group
Copyright © 2007 By Admin Tomurcuk & Administrator
©PhPBB
Yetkinforum | ©phpBB | Bedava yardımlaşma forumu | Suistimalı göstermek | Son tartışmalar